adnan menderes

siyasi düşüncelerime tamamen zıt ve yaptığı şeyleri beğenmedim bir siyasi kişilik. lakin zeki bir adamdır olmasa koca ülkeyi yönetemezdi belki de yönetemedi. yabancı sermayeyi bu ülkeye soktu, özelleştirmeleri başlattı, en önemlisi eğitimde yapmak istediği devrimler eğitimi bozdu. ama bunların hiçbiri bir insanın idam edilmesine sebep değildir. şimdikilere bakınca ne yapmış bu adam da idam edilmiş dediğim olmuyor değil.

ilk iki dönemi gayet başarılı son dönemi tamamen fiyaskodur. basını sindirip halkı ayrıştırmış, ve ülkeyi borç batağına sürüklemiştir. kendisi, devlet parasıyla süs köpeği aldığı için idam edilmiştir. keşke edilmeseydi açıkçası. her ne kadar zorba bi lider olsa da böylesi bi ölümü hakettiğini düşünmüyorum açıkçası. kendisini atatürk keşfedip siyasete sokmuştur. atatürk bi nazilli ziyareti esnasında öylesine uğradığı menderes'in yanında 7-8 saat kalıp menderes'in özellikle tarımla ilgili projelerini hayranlıkla dinlemiş, ankara'ya döndüğünde "o çocuk meclise gelmeli ve icraatlarına burada devam etmeli" demiştir. atatürk'ün "o çocuk" diye bahsettiği menderes, ankara'ya gelmiş, chp iktidarına son vermiş ve yıllar sonra idam edilmiştir. iktidarın başını döndürdüğü sayılı siyasilerdendir. ve bana göre, her siyasinin örnek alması gereken, ibretlik bir hikayesi vardır. (bkz: demirkırat) (bkz: 27 mayıs 1960 askeri darbesi)

türkiye cumhuriyeti demokrasi tarihinde en büyük fırsat ilk olarak kendisinin eline geçmiş, bu fırsatı elinin tersiyle tepip kadrolaşma, adam kayırma, usulsüz ihaleler, dünya bankası'na borçlanma falan filan derken kendi sonunu hazırlamıştır. ne ilginçtir ki, 27 mayıs 1960 askeri darbesi sonrası devlet hazinesinden parayla bir süs köpeği aldığı için idam edilmiştir. mehmet ali birand'ın kendisiyle ilgili yaptığı demirkırat belgeseli izlenmelidir.

idam sehpasına çıktığında son sözleri "hiç küskün değilim. hiç bir kırgınlığım yok." olmuştur

'ali adnan ertekin menderes' miş tam adı, ayrıca kendisi ankara üniversitesi hukuk fakültesi mezunuymuş.

(bkz: toprak ağası) yaptığı reformların kime yaradığını incelemek lazım gelir.

köy enstitülerini kapatarak kendi kendine yetebilen ve eğitimli bir köylü halkı siyaset için kapattırmıştır. bizi kore cehennemine sokmuştur. bizi ikinci dünya savaşından uzak tutan ismet inönü lanetlenirken bu adamın sevilmesi felakettir. ayrıca amerikan hegemonyası bu ülkeye nasıl yerleşti unutmayalım. ecevit bile sökemedi bu hegemonyayı.

kenan evren gibi aynı, bi kere ölmesi haksızlık oldu bu yöneticimizin.

balıkesir'in karesi ilçesine bağlı bir mahallenin adı. dağın başı diye tabir ettiğimiz mahalle. zira okulun penceresinden bakınca dağ görüyorsunuz :) ama ileride çok değerlenir burası. aha da buraya yazdım.

idam edilmesi kendisini masum yapmaz. "bir odun parçasını aday gösteririm, onu bile milletvekili yaparım." diyecek kadar gözü dönmüş bir kişilik. ülkenin belli bir kesiminin desteğini alarak önüne gelene ben yaparım, ben ederim demek şuursuzluktan başka bir şey değil. ayrıca; "ben bu sahneyi bir yerden hatırlıyorum ismail." o sözün kaynağı için de ayrıca; (bkz: bir dinazorun anıları) (bkz: mina urgan)

"demokrat", "demokrasi aşığı" falan değildir. şurada bir flood yazmışlar kendisiyle alakalı. ek bilgi: eksi vermeden önce demokrat menderes'in radyolarda muhalif yayın ve muhalefet konuşma yasağını da araştırın😊 inançsız biri olarak idam edilmesini yanlış buluyorum. işlediği suç varsa yaşarken cezasını çekmeliydi.

ülkemizi amerikancı yapmıştır. zamanında türkiye'ye "sanayiyi bırak tarıma dön" diye bir rapor hazırlayan kişidir kendisi. hayatı boyunca amerikaya çalışmıştır aklı başına gelince ise idam edilmiştir.

akp tarafından lanse edildiği gibi islamcı biri değil gayet zevkine düşkün, rakısını ve sigarasını içen, çapkın biriymiş. bu da gayet normal aslında ama belli bir kesime bunları anlatınca ağızlarından ateş püskürüyor. özel hayatını bir kenara bırakıp yöneticiliği bakımından değerlendirecek olursak kanaatimce kendisi bir vatan haini değil, ihtiras ve gücün getirisi ile beraber başı dönmüş ve kibrine mağlup olmuştur. özellikle 1954 sonrası ülkeye ciddi zararlar verecek bir politika izlemiş, tek parti döneminde parti olarak çekilen sıkıntıların hırsı ile muhalefete saldırmış sonunda rotasını şaşırmış bir gemi gibi fırtınada berhava olup gitmiştir. tabi izlenilen bu politika da celal bayar'ın payı büyüktür. kendisi abd'ye çok bel bağlamış fakat yaptığı son amerika gezisinde kendisini başından savdıklarını görüp buna tepki niteliğinde türkiye'ye dönünce sovyetlere uzun bir ziyarette bulunacağını açıklamıştır. nitekim bundan sonra olanlar olmuş ve 27 mayıs askeri darbesi ile birlikte devrilmiştir. 17 eylül 1961 günü imralı ceza evinde asılarak idam edilmiştir. "hiç küskün değilim, hiçbir dargınlık duymuyorum..." son sözleri bunlardır. Menderes'in son amerika gezisi ile ilgili olarak 27 mayıs 2010 tarihinde yayınlanan teke tek programına konuk olan gazeteci yazar orhan karaveli'nin anlattıkları kanaatimce dikkate değer şeylerdir. karaveli o dönem vatan gazetesi yazarlarındandır ve o gezide menderes'e eşlik etmiştir. teke tek

babam adını ondan almış..

adanalıların bu başlığı 'adana menderes' diye okuması...

Eski İstiklal Madalyası sahibi başbakan. Birinci dünya savaşına sıtma olduğundan dolayı katılamasa da Kurtuluş Savaşına katılmıştır. 1945 yılında "Çiftçiyi topraklandırma yasası" ile İnönü'ye tamamen muhalefet olmuş ve partiden ayrılmıştır. Yasaya göre her 5.000 hektarlık toprağın her bir 2.000 hektarı kamulaştırılıp köylüye verilecekti. Toprak ağası Menderes'in işine doğal olarak gelmemişti bu durum. Demokrat Partinin 1950-1960 arası iktidarında 10 yıl boyunca başbakanlık yaptı ve bu süreçte "milli irade" "ezan ve bayrak" 5816. madde (Atatürk'e edilen küfür ve hakaretin cezalandırılması) ilk kez Adnan Menderes döneminde ortaya çıkan konulardı. Demokrat Partiyle beraber yabancı sermaye de teşvik edildi. Bu inanılmaz bir dış borçlanmaya sebep oldu. Bu mesele Menderes'in en çok eleştiri aldığı mevzuydu. Menderes döneminde muhalefet partisini seçen (CHP) Kırşehir il olmaktan çıkarılıp ilçe yapıldı, Bununla yetinilmedi bazı ilçeleri de bölünüp günümüz Nevşehir ili kuruldu. Atatürk'ün evinin yıkılması gibi asparagas bir haber yaparak 6-7 Eylül olaylarına sebebiyet verdi. Binlerce Rum Yunanistan ve Kıbrıs'a kaçtı. Tarihin en gereksiz savaşlarından olan Kore savaşına sırf Nato'ya katılmak için asker gönderdi. Kayseri'de uçak fabrikasi ve Bursa, Ankara ve İstanbul'da işçi sendikalarını kapattırdı. 1959'da geçirdiği bir uçak kazasından sağ salim kurtulmuştur. Yanlış politikalar izledi, Abd'nin gerçek yüzünü gördü ve 2 hafta boyunca Sovyetler Birliğinde bulunacağını söylediği bir demeçten hemen sonra askeri darbe gerçekleşti ve idam edildi. 27 mayıs darbesi Türkiye'nin ilk askeri darbesi olarak tarihe geçti. 17 Eylül 1961'de de İmralı'da idam edildi. Ülkeye çok zarar vermiş olsa da, "İstersem bir odun parçasını bile milletvekili yaparım" diyecek kadar egosu şişse de bence idamı hak etmiyordu.

güç zehirlenmesi yaşayan demokrat parti lideri askerin desteklediği chpyi mecliste yasaklaması ve muhalif bütün sesleri kesmesi ise kendisine yapılan darbeye bir nevi ön ayak olmuştur. İdam edilmesi bütün günahlarını silmiş ve kahraman ilan edilmiştir.

hakkında şöyle bir yazı var.

kendisi hakkındaki düşüncelerim şöyle ki, siyasetten pek anlamam gerçi, idam edilmesi gerekmiyordu. idam edilecek tonla adam varken özellikle. darbe gerekli miydi peki? bu kadar derin bir bilgim yok ama muhalefet partisi olarak iktidara gelmişken, iktidar olduğunda kendisine muhalefet eden partileri düşman olarak görmesi ve halkı kışkırttıklarını iddia edip, vatan cephesi gibi bölücülük çıkaran bir sistem oluşturması, meclisi, muhalefeti ve gazeteleri denetleyen kurumlar ortaya çıkarması hiç hoş değilmiş. diktatör havası verdi bana. 238 gazeteci hapse atılmış mesela. iktidarına gak diyeni almış adam. demokrasinin en büyük bug'ı budur bence. muhalefetin önemi ve iktidarın denetlenmesi gerektiğini savunup, iktidarına muhalefet olanları elinden geldiğince susturmaya çalışmak. bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.

"Bir Nar ağacı var Bir de Dar ağacı Namerde Nar düştü Yiğide Dar ağacı"

siyasal islam denilen garabeti bu ülkenin başına bela eden zat! bu vebal de ona yeter!

kendisi hemşehrim olup, dayımın isminin Adnan olmasının da sebebidir. dedem büyük fanıymış. hatta teyzemin adı da aynı nedenden dolayı Berrin. (bkz: Berin Menderes)

... Adnan Menderes'in en yakın çalışma arkadaşı olan Müsteşar Ahmet Salih Korur, yılar sonra Menderes'in uçak kazası hakkında konuşacak ve uçak kazasından sonra birden bire çok değiştiğini söylecekti. İngiliz doktorlar kazadan sonra Menderes'in uzun bir tedavi görmesi gerektiği konusunda ısrar ediyorlar, bu tür bir kazadan sonra değil Başbakanlık basit bir görevin bile verilmesini sakıncalı görüyorlardı. (bkz: Dıj güjler) Kazada geçirdiği şok ruhsal dengesini olumsuz etkilemişti ve etkilemeye de devam edecekti. Ama Menderes doktorların tavsiyelerini dikkate almıyordu. Bir ara yakın çevresinin de baskısına dayanamamış tedavi için İtalya'ya gitmiş ama çok kısa sürede geriye dönmüştü. Dönüşte doktorlar heyecan verici ve kalabalık karşılama törenlerinden uzak durulmasını ısrarla tavsiye etse de Yeşilköy'e adeta bütün İstanbul Menderes'i karşılamak için doluşmuştu. Ahmet Salih Korur: "Eminim ki, Menderes 2. şoku o gün geçirdi. Müşterek mesaimiz devam etti, fakat eski Menderes yerine kimseyi ciddiye almayan, Allah'ın kendisini Türkiye'yi idare etmek için yarattığına inanan, hiçbir tenkide tahammülü olmayan, çabuk kızan, övülmekten hoşlanan bir insan haline gelmişti. Bazen ellerini havaya kaldırıp: "bak bu ellerimi görüyor musun, bu ellerle Türkiye'yi hamur gibi yoğurarak kalkındıracağım, Cenab-ı Allah beni bunun için yarattı" diyecek kadar ileri gidiyordu." Ve işler çığrından çıktı. Menderes, İsmet Paşa'nın önderliğindeki muhalefeti "ihtilalci metodlara başvurmakla" suçluyor. Yurt çapında vatan cepheleri kurduruyor, "kanun yetmezse kanun gücünde kararlar"dan bahsediyordu. Gazetecilerin hapsedildiği, İsmet Paşa'nın başına taşlar attırıldığı, basın üzerindeki yayın yasaklarının yoğunlaştığı sert bir döneme girildi ...